Günümüz insanının gerçekçi olmaktan ve bilmekten yana tembel ve gamsız bir hali var. Üstelik bu tembel ve kaygısız halini de kabul etmeyen iddialı ve hırçın hali de cabası. Sorsanız kendine, hayatına ve ülkesine dair en doğrusunu, en gerçeğini ve en iyisini bilir bizim insanımız.

Kendine, hayatına ve ülkesine hatta dünya gerçeklerine dair en doğrusunu, en gerçeğini ve en iyisini bildiğini iddia eden, zanneden ve savunan günümüz insanının ise kim, neci, hangi ideolojinin tutkunu ya da hayatın neresinde olduğunun da bir önemi yok.

Ülkesine dinsel açıdan da baksa, çağdaş bir çizgiden baktığını da iddia etse ya da soldan, sağdan, yukarıdan ve aşağıdan baktığını da iddia etse; taşıdığı kimlik, etnik yapı, vesaire gözetmeden insanlarımızın kendilerine, hayata, ülkelerine ve hatta dünyaya kendi dar çerçevelerinden baktıkları bir gerçek. Buna deyimler sözlügünde anlamını okuyabileceğimiz gibi; at gözlüğü ile bakmak da deniyor.

Kendimize nereden bakarsak bakalım; aynada gördüğümüze, birinin bizim hakkımızdaki düşüncelerine ya da hayatın, insanların ve kitapların bize, bize dair anlattıklarına değil, kendi iç sesimizin söylediklerine tutunur, inanır ve o ses ile hareket ederiz.

            Hayata hangi açıdan bakarsak bakalım; hayatın bize gösterdiği acılara, sevinçlere, olaylara ve olgulara göre değil, kendimizi hayatın içinde bulduğumuz yerden bakar ve nefes alırız hayatın içinde.

Ülkemize hangi görüş, ideoloji ya da inanç ile bakarsak bakalım; ülkemizin gerçekleri, ülkemizin geçmişi, ülkemizin yapısı ile ülkemize bakmaz, günün, medyanın ve birilerinin bize sundukları ile anlık tepkiler ile anlık kararlar alıp bu kararlarımızın ve seçimlerimizin en doğru olduğuna inanırız.

Misal; inandığımız ve oy verdiğimiz bir liderin, o lider kim olursa olsun, bizi, hayatımızı ve ülkemizi kurtaracağına inanır, bu inanca tutunur ve o liderin peşinden koşarız. O lider seçilip balkon konuşması yaptığında balkona ve bulutlara çıkmış gibi hissederiz kendimi. Ya da o lider seçilemeyip üstüne bir de bir mesaj ile kendisini sevip kendisine inananları ve onların emeklerini terk ve hiç ettiğinde ise terk edilmiş ve kandırılmış hissederiz.

Hayatımız, ülkemiz ve geleceğimiz birilerinin elinde, birilerinin aldığı ya da almadığı kararlarda, birilerinin yaptıkları ya da yapmadıklarının elinde ise, hayatımızı ve ülkemizi bize ve özümüze ait hissetmiyorsak, yaptığımız seçimlerin ve harcadığımız emeklerin bugünü ve yarını etkilemeyeceğini görüyorsak, ortada ve buralarda iyiye gitmeyen çok şey var demektir.

Kendimizi, hayatımızı ve ülkemizi geçmişin iyi kötü olayları ve bu olayların sonuçları ile birlikte tartışıp değerlendirmeden yola çıkıyorsak, bu yola çıktığımızda kaybolup gittiğimizin resmidir.

Yaptığımız seçimlerin birer sonuçlarından ibaretiz hepimiz. Yaptığı seçimlerle kazandığını iddia edenlerin yarınlarında, inandığı liderin gecenin bir yarısı ortadan kaybolduğunu görenlerin yitirdiği seçimlerin ertesinde ve zamanın neresinde olursak olalım; kazananın da yitirenin de yine ve hep biz, hepimiz olduğunu görüp bilip anlamadan yaşayıp gideceğiz. Bunu görebilmek için yakın tarihimize şöyle bir bakmak yeterdi oysa.

Çok beklenti bünyeyi sarsar…

Arama Yap
X