Bir sabah büyük bir böcek olarak uyanan Gregor Samsa’yı anlatır Kafka’nın Böcek isimli romanı. İyi bir okur için vazgeçilmez bir eserdir. Böcek ismi yazarın niyetini tam olarak karşılamaz. Çünkü; Orta Almanya'da eserin ismi olan Ungeziefer'ın kelime anlamı "kurban edilmeye uygun olmayan kirli hayvan"dır ve bazen "haşere" anlamında kullanılır. Kafka, Gregor'u belirli bir şey olarak etiketlemek istememiş, sadece Gregor'un dönüşümünden duyduğu tiksintiyi göstermek istemiştir.

Çoğumuz hayata uyanırken takındığımız maskelerle başlıyoruz güne. Günün telaşına maskesiz ve kendimiz olarak karışmaktan korkuyoruz. Maskelerimiz ise bildik ve tanıdık. Hayata ve insana dair ne kadar az şey bilsek de hayatı ve insanları çok iyi bilen biriymiş gibi davranıyoruz o bilgiç maskelerimizle. Sokakta ve çok sosyal medyalarda ülkeyi kurtarıyoruz misal. Sokağı, ülkeyi ve medyayı yeterince bilmeden, sokağımız, hayatımız ve elimizden düşmeyen sosyal medyalarımızın içinde ahkam kesip ahkam dağıtıyoruz bol bol. Teröre, ekonomik gidişata, suç artışına, tecavüzlere, haksızlıklara ve sorun bildiğimiz ne varsa hepsine ayak üstü ve anında çözüm bulan uzmanız her birimiz. Kendi kapımızın önündeki pisliği görmekten ve temizlemekten yana kör ve beceriksiz; kendimiz dışında görüp bildiğimiz ne varsa konuşup uzman çözümleri üretmekten yana ise meraklı ve marifetliyiz. Kendimizi “bir şekilde” bir yerlerde göstermekten ve sergilemekten yana aceleci ama bizi biz yapan değer ve ahlakı yok etmekten yana da ağırız. Birbirimizi dinlemekten yana ilgisiz, kendimizi bilmekten yana ise korkağız.

En çok unutkanız belki de. Unutan bir canlı olmamızın ise bize kendimizi unutturanlara sağladığı faydaları saymakla tüketemeyiz. Dün bizi bizden edeni, öldüreni, yakanı, terk edeni, kötülük edeni, vefasızlık edeni ve saymayanı, yarın bizden biri sayacağız. Kör ölecek badem gözlü olacak, kötü gelecek iyi sayılacak; unutmakla geçen günümüz yarını sahteliklerden yaratacak.

İnsan hayatında en zor olgu nedir, sorusuna yanıtımız çok. Ama yanıt tek. Kendimiz olmak. Kendimiz olmaktan yana korkak, tembel ve kaçağız. Kendimizden kaçmaktan yana ise başarılı ve kurnazız. Kendisi olamayan insanın dediklerinin ve yaptıklarının ise insan hayatında değeri yok. Kendi değersizliğimize kıymetler biçiyoruz.

Her sabah güne uyanıp; seven, sayan, bilen, bildiren ve umursayan biri imiş gibi yaşayıp gidiyoruz hayatın içinde. Oysa kendisini bilip tanımayan insanın hayat hakkında bildiklerinin bir önemi yok. Hayatımıza dair bildiklerimizin ya da bildiklerimizi sandıklarımızın ise hayatın sesleri karşısında bir kıymeti yok.

Güne bir böcek olarak uyanan Samsa’nın hali bir hiç kalır bizlerin yanında. Her güne hayatı bilmeden hayatımızı yargılayacak kadar bilgisiz, insanları bilip tanımadan onlar hakkında binbir kelam edecek kadar çok bilmiş ve sorunlarımızı görüp bilmeden ve anlamadan onları çözecek zeka, akıl ve güce sahip olduğumuzu sanacak kadar da yetersiz birer insan olarak uyanıyoruz.

Sahi…
Uyanıyor muyuz acaba?..

Arama Yap
X